İçeriğe geç

Unutmak kelimesinin kökü nedir ?

Unutmak Kelimesinin Kökü Nedir? Dilin Derinliklerinde Tehlikeli Bir Yanılsama

Hadi dürüst olalım: “unutmak” kelimesinin kökünü merak edenlerin çoğu, aslında sadece etimolojik bir tatmin peşindedir. Ama mesele bu kadar basit mi? Hayır! Çünkü kelimelerin kökü, yalnızca dilbilimsel bir arkeoloji değil; aynı zamanda düşünce biçimimizi, toplumsal alışkanlıklarımızı ve kültürel kör noktalarımızı da ifşa eder. Unutmak kelimesi, Türkçe’nin en tartışmalı fiillerinden biri. Evet, yanlış duymadınız: tartışmalı. Çünkü kökü üzerine yapılan açıklamalar, bize yalnızca “dil bilgisi” değil, aynı zamanda toplum olarak “hatırlama ve unutma”yla nasıl yüzleştiğimizi de gösteriyor.

Bu yazıyı okuduktan sonra “unutmak” kelimesi size masum gelmeyecek.

“Unutmak”ın Kökü Üzerine Klişeler

Dil kitaplarını açtığınızda karşınıza çıkan cevap basit: “unutmak” kelimesinin kökü “unut-” fiilidir. Basit gibi görünüyor değil mi? Ama bu açıklama, aslında hiçbir şey söylemiyor. Çünkü soru şudur: “unut-” kökü nereden geliyor? Hangi düşünsel zeminde doğuyor?

Çoğu kaynak, “unut-” kelimesini “unutganlık, ihmal, kayıtsızlık”la ilişkilendirir. Yani kökün çağrıştırdığı şey, aktif bir hatırlamama değil, pasif bir kaybolma halidir. Peki bu tesadüf mü? Yoksa Türkçe’nin derinlerinde, toplumsal olarak sorunlarımızı görmezden gelmeye meyilli bir zihniyetin izleri mi var?

Dilbilimcilerin Çelişkili Yaklaşımları

Bir grup dilbilimci, “unut-” kelimesinin kökenini eski Türkçeye kadar götürür ve “unutmak” fiilinin tarih boyunca hep var olduğunu söyler. Ancak bu yaklaşım, oldukça yüzeysel. Çünkü köklerin anlam evrimi sorgulanmaz. Gerçekten de “unutmak”, başından beri aynı şeyi mi ifade ediyordu?

Diğer bir grup ise daha kışkırtıcı: Onlara göre “unut-” kelimesi, “unutulmak” yani edilgen bir kayboluşu ifade eder. Bu durumda “unutmak” aslında aktif bir eylem değil, edilgen bir yok oluş biçimi. Bu bizi rahatsız etmiyor mu? Eğer “unutmak” kelimesi edilgenlik barındırıyorsa, bu bizim kültürümüzde sorumluluk almaktan kaçışın dilsel kanıtı değil mi?

Toplumsal Hafızada Unutmanın İsyanı

Bugün Türkiye’de en çok kullandığımız cümlelerden biri: “Boş ver, unut gitsin.” Bu basit ifade bile, “unut-” kökünün toplumsal karşılığını gözler önüne seriyor. Bizim için unutmak, bir tür kurtuluş reçetesi. Yani unutmak, aynı zamanda hesaplaşmamak, yüzleşmemek anlamına geliyor.

Ama soruyorum: Gerçekten unutuyor muyuz, yoksa bilinçli bir şekilde bastırıyor muyuz? Dilin kökünde bile edilgenlik varken, bizden güçlü bir hafıza mı beklenebilir?

Provokatif Bir Soru: Hatırlamak mı Zor, Unutmak mı?

Bir düşünün. “Unutmak” kelimesi köküyle birlikte edilgenlik çağrıştırırken, “hatırlamak” kelimesi çok daha aktif, çok daha iradeli bir tavır içeriyor. Bu karşıtlık bize şunu söylemiyor mu: Biz, hatırlamak için çaba sarf etmeliyiz; unutmak içinse yalnızca akışa bırakılmamız yeterli.

O halde şu soruyu sormak gerek: Dilimizde bile unutmak bu kadar kolaylaştırılmışken, biz hangi tarihsel yarayı gerçekten onarabiliriz?

Sonuç: Unutmanın Kökünde Yatan Tehlike

“Unutmak” kelimesinin kökü yalnızca “unut-” fiili değildir; aynı zamanda sorumluluktan kaçış, yüzleşmekten uzaklaşma ve edilgen bir teslimiyetin simgesidir. Dilin bize sunduğu bu edilgenlik, toplumsal hafızamızın en büyük düşmanı.

Şimdi size soruyorum: Sizce “unutmak” kelimesini bu kadar masum kullanmaya devam etmeli miyiz? Yoksa dilimizdeki bu edilgenliği kırmak için yeni sözcüklere, yeni düşünce biçimlerine mi ihtiyacımız var?

Bu yazı, sadece dilbilimsel bir kök arayışı değil; aynı zamanda kültürel bir yüzleşmeye çağrı. Çünkü kökler yalnızca kelimeleri değil, bizi de açığa çıkarır. Unutmak, belki de düşündüğümüz kadar masum bir eylem değildir.

👉 Siz ne düşünüyorsunuz? “Unutmak” kelimesi edilgenliğin mi, yoksa özgürlüğün mü kökü? Tartışma burada başlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
cialisinstagram takipçi satın albetexper güncel girişprop money